ALİ ALPER DERECİK – ERTUĞRUL SUCU
İÇİNDEKİLER:
İçindekiler
4.1. Hama Katliamı (2 Şubat 1982): 6
4.2. Kamışlı Olayı (12 Mart 2004): 7
4.3. Suriye Hava Kuvvetleri İstihbarat Müdürlüğünün Baskıcı Politikaları: (1970-) 7
6.1. Hava Kuvvetleri İstihbarat Müdürlüğü (Idarat al-Mukhabarat al-Jawiyya): 9
6.1.1. Tarihçe ve Başkanlar. 10
6.3. Irak Şam İslam Devleti (IŞİD): 15
6.4. Heyetu Tahriru’ş Şam / HTŞ (Şam Kurtuluş Heyeti): 17
6.5. Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi/ Suriye Kürdistanı: 18
6.6. Birleşik Ortak Görev Gücü-Doğal Kararlılık Harekâtı 19
7.1. Şah Fırat Harekâtı (22 Şubat 2015): 20
7.2. Fırat Kalkanı Harekâtı (24 Ağustos 2016): 21
7.3. Zeytindalı Harekâtı (20 Ocak 2018): 22
7.4. Barış Pınarı Harekâtı (9 Ekim 2019): 22
7.5. Bahar Kalkanı Harekâtı (27 Şubat 2020): 25
7.6. M4-M5 Karayolunun Önemi ve Durumu: 27
Muhammed Buazizi üniversite mezunu olmasına rağmen iş bulamayınca, Tunus sokaklarında seyyar satıcılık yapmaya başlamıştır. Zabıtaların satış yapmasına izin vermemesi üzerine isyan eden genç, kendisini ateşe vererek hükümeti protesto etmiştir. Muhammed’in ölümü aynı durumda olan binlerce genci sokağa dökmüştür. Tunus sokaklarında başlayan olayların etkileri bugün dahi durdurulamamaktadır. Arap Baharı’nı başlatan bu olay Tunus’ta alevlenmiş olup, çok kısa bir süre içerisinde birçok ülkeye yayılmıştır. Uzun yıllardır iktidarları tarafından kısıtlanan halklar, diktatörlerini devirmek için sokağa çıkmıştır. Gerçekleşen eylemlerin sonucunda da bazı ülkelerde iktidar değişmiş, bazı ülkelerde de iç savaş çıkmıştır. Arap Baharı’nın sıçradığı ülkelerden biri olan Suriye’de ise bu eylemler iç savaşa neden olmuştur.
[1]Arap Baharı’nın yayılmaya başlamasıyla birlikte Suriye’de iki kadın doktorun olaylar hakkında konuşması ve akabinde Beşşar Esad’ın da devrilmesi gerektiğini dile getirmeleri istihbaratın dinlemesine takılır. İki kadın doktor hemen gözaltına alınır. Sorgulamalar sırasında ceza olarak saçları kökünden kesilir. Bunun üzerine doktorlardan birinin akrabası olan 12-13 çocuk, Dera şehrinin duvarlarına “Halk, düzenin yıkılmasını istiyor.”[2] sloganını yazmaya başlar. Olayı öğrenen okul müdürü çocukları istihbarata şikâyet eder ve çocuklar gözaltına alınır. Çocuklarını geri almak isteyen Deralı aşiret reisleri, karakolun önünde toplanıp çocuklarının bırakılmasını talep eder.İstihbarat çocukları serbest bırakmaz. Bunun üzerine aileler sokaklarda gösteri yapmaya başlarlar. “Devam eden gösterilerin birinde duvara siyasî içerikli yazı yazdığı iddiasıyla gözaltına alınan 13 yaşındaki Hamza Ali El Katib, canlı götürüldüğü polis karakolundan sağ çıkamadı. Dışarıya sızan haberler Hamza’nın işkenceyle öldürüldüğü yönündeydi.”[3] Hamza’nın ölümü bardağı taşıran son damla olur ve yaklaşık elli yıldır baskı altında yaşayan binlerce insan sokağa dökülür. Olaylar çok kısa bir süre içerisinde Dera’dan başlayarak Şam, Lazkiye, Humus, Banyas, Hama, Kamışlı ve Halep’e doğru yayılır. İsyanları bastırmak isteyen kolluk kuvvetlerinin eylemcilere gerçek mermiler kullanmaya başlamasıyla birlikte, on yıldır süregelen iç savaşın fitili ateşlenmiş olur.
Arap Baharı bir anda ortaya çıkmış bir olay değildir. Uzun yıllardır uygulanan zulmün, baskının ve yoksulluğun Arap dünyası için dışa vurulmuş hâlidir. Suriye’deki olaylar da yaklaşık elli yıllık bir sürecin sonucudur. Suriye iç savaşını daha iyi anlayabilmek için Suriye’nin yakın geçmişine kısa bir yolculuk yapmak gerekir.
Mısır’da muhalif bir grup olarak ortaya çıkan “Müslüman Kardeşler” adlı oluşum, çok hızlı bir şekilde birçok ülkede yapılanmayı başarmıştır. Örgütlendiği ülkelerden biri de halkının büyük bir çoğunluğu Sünni olan Suriye devleti oldu. 1970 yılında kansız bir askerî darbe ile iktidarı ele geçiren Hafız Esad, 1971’de yapılan halk oylaması ile Suriye devletinin başına geçti. Hafız Esad’ın yönetimi ele almasıyla birlikte ülkede azınlık olan Nusayriler, çok hızlı bir şekilde devlete yüksek kademelere gelmeye başladılar.
Zamanla azınlık konumundan devlet işlerini telefon ile halleder hâle geldiler. Bunun yanında Türkmenler, Kürtler ve Sünniler çok basit işlerini halledebilmek için bile günlerce sıra beklemek zorunda kaldı. Bütün bunlar yaşanırken de “Müslüman Kardeşler” adlı grup da belli bölgelerde eylemlere başladı. 1976 yılında başlayan Lübnan İç Savaşı’na, Suriye ordusunun müdahale etmesini fırsat bilen “Müslüman Kardeşler” eylemlerine hız verdi ve süreç içerisinde hızlı bir şekilde büyüdü. Eylemlerin artması ve karşılıklı şiddet uygulanması olayları çıkmaza soktu. Çatışmaların büyümesi üzerine 1982 yılında “Müslüman Kardeşler” Suriye’nin Hama şehrini kurtarılmış bölge ilan etmesiyle birlikte Suriye ordusu şehre saldırdı. Bu saldırılarda Suriye Hava İstihbarat Müdürlüğü, Suriye ordusuyla birlikte aktif rol almış ve 21. yüzyılın en büyük savaş suçlarından biri işlenerek, yaklaşık 25.000 insan, Hafız Esad’ın emri ile katliama uğramıştır. Olaylar 25 gün içerisinde bastırılmış olsa da geride Esad ailesinin başında bulunduğu Baas rejimine karşı büyük bir muhalif grup doğmuştur. 2000 yılında Hafız Esad’ın bir kalp krizi sonucu hayatını kaybetmesi ile yerine küçük oğlu Beşşar Esad geçmiştir.
Bir futbol maçında Kürt taraftarlar ile Arap taraftarlar arasında çıkan tartışmalar kısa sürede Kürt nüfusunun ağırlıklı olduğu bölgelerde insanların sokağa çıkılmasıyla büyümeye başladı. Arap halkının da sokağa inmesiyle karşılıklı ölümler yaşandı. Suriye tarihinde Kürt halkının ilk büyük ayaklanması olan olay, Rusya’nın arabuluculuk rolü üstlenmesi ile yatıştırıldı. Ancak geride birçok ölü ve yaralı bırakan taraflar arasında gerginlik hiçbir zaman son bulmadı. Suriye hükümeti önce Sünnileri sonra da Kürtleri karşısına alması ile iç savaşın temellerini atmış oldu.[5]
[6] Suriye istihbarat servisi çok parçalı bir yapı gibi görünse de Ulusal Güvenlik Bürosu tarafından denetlenmekte ve yekpare bir şekilde hareket etmektedir. Fakat Suriye İstihbaratı bağımsız ve hiyerarşik bir yapıya sahip olsa da bu istihbarat yapılarının üzerinde Cumhurbaşkanı Beşşar Esad’ın büyük bir gücü ve baskısı vardır. Özellikle Suriye iç savaşının başlamasıyla birlikte bu baskılar artmış ve Suriye istihbaratı elemanlarının birçoğu Beşşar Esad’ın iktidarını korumak için savaş suçu işlemiştir. Bu yapıların arasında Hava Kuvvetleri İstihbarat Müdürlüğü’nün ayrı bir yeri bulunmaktadır. Bunun sebebi mevcut Cumhurbaşkanı Beşşar Esad’ın babası olan Hafız Esad tarafından kurulmuş olmasıdır. Bu müdürlük her ne kadar devlet kurumu olsa da tek amacı rejimin iktidarını korumak için çalışmaktır. Bu kurum Suriye halkı üzerinde adeta bir korku mekanizması haline gelmiştir. Özellikle iç savaş başladığından beri pek çok savaş suçu işlemiş ve bu kuruma uluslararası mahkemeler, kurumlar tarafından birçok dava açılmıştır.
1960 darbesinden sonra Suriye ile Sovyetler sıcak ilişkiler kurmuştur. Dengesiz bir biçimde de olsa bu ilişkiyi günümüze kadar sürdürmeyi de başarmıştır. Suriye iç savaşında Esad rejiminin devrilmemesinin en önemli sebebi, Rusya’nın Esad rejimine hem maddi hem de askerî yönden desteğidir. Karşılıklı çıkara dayanan Suriye-Rusya ilişkisinde iki tarafta istediğini elde etmiştir. Suriye hükümeti Rusya’nın açık desteği ile devrilmekten kurtuldu. Rusya ise 300 yıllık bir plan olan sıcak denizlere inme politikasını gerçekleştirmiş oldu. Suriye’nin Akdeniz’e kıyısı olan Lazkiye ve Tartus şehirlerinde SSCB’den miras kalan askerî üsleri kullanma hakkı elde etti. Bu üsler: Lazkiye’de Bassel El- Esed Hava Üssü (Himeyin), Tartus’da ise bir Deniz Üssü’dür.[7]
Rusya 30 Eylül 2015’teki ilk askerî operasyonundan itibaren yaklaşık 63.000 askerini Suriye’ye gönderdi.[8] 6 yıldır devam eden operasyonların maliyetinin ise 6 milyar doları geçtiği tahmin ediliyor. Rusya’nın bu masrafının nedeni Akdeniz’de kendisine sadık bir müttefik istemesidir. Beşşar Esad ilk geldiği zamanlarda daha liberal politikalar benimsemiş olsa da Arap Baharı sürecinde kendisine destek veren Rusya, İran, Kuzey Kore ve Çin ile daha baskıcı bir rejim stratejisi izledi. Muhalif grupların Esad rejimini devirememesinin bir diğer nedeni de kendi aralarındaki anlaşmazlıklardır. Ayrıca rejim karşıtları neredeyse her cephede kendi aralarında da savaşmıştır.
Suriye’de şu anda onlarca ırktan insan ve asker bulunsa da bölgede en aktif ülkeler Türkiye, Rusya, Amerika ve İran’dır. Türkiye, ABD ve Rusya bölgede aktif askerî operasyonlar gerçekleştiren ülkelerdir. İran ise desteklediği milis güçler ile Suriye’deki varlığını devam ettirmektedir. Bu üç ülkenin buluştuğu ortak nokta ise IŞİD (Irak Şam İslam Devleti) terör örgütüne karşı mücadeledir. IŞİD lideri olan Bekir El- Bağdadi, 27 Ekim 2019’da ABD ordusu tarafından düzenlenen “Kayla Mueller Operasyonu”[9] sırasında esir düşeceğini anladı ve üstündeki intihar yeleğini patlatarak iki çocuğu ile birlikte intihar etti. O tarihten sonra kendisini toparlayamayan örgüt, Suriye’deki bütün topraklarını kaybetti. Fakat son 2 yıldır yeniden canlandığına dair sinyaller vermektedir.[10] IŞİD’in varlığının kimin işine daha çok yaradığı tartışılır. Ancak en çok zararı gören sivil halk ve İslam dini olmuştur. Ayrıca IŞİD’in boşalttığı topraklara YPG/PKK’nin yerleşmesi ayrı bir tartışma konusudur. O toprakların terör örgütlerinin eline geçmesi hem Türkmenlerin hem de Türkiye’nin zararına olmuştur.
Suriye’deki iç savaşın nedenlerinden biri bu kurumun yıllar içinde uyguladığı zulüm ve oluşturmaya çalıştığı korku imparatorluğudur. Rejim karşıtı her faaliyette halkın karşısında durmaktan çekinmeyen, halkı katleden bu yapı Esad rejiminin güvendiği en sağlam duvarlardan biridir. Bu stratejik kurumun ele alınması hem Suriye İç Savaşı’nın motivasyonlarını kavramak hem de Suriye’nin toplumsal dinamiklerini daha iyi anlamamız açısından çok önemlidir.
1966’da Sünni olan Devlet Başkanı Emin Hafız iktidardan uzaklaştırılırken hava kuvvetleri komutanlığının yanı sıra Savunma Bakanlığı görevini de ele geçiren Hafız Esad ve Partinin başında bulunan Salih Cedid, ülkeyi yöneten iki önemli isim haline geldi. Nitekim 1967 Savaşı’nda Suriye’nin uğradığı ağır yenilginin faturasını diğerlerine çıkarmayı başaran Esad, 1970 Kasım’ında Salih Cedid başta olmak üzere pek çok hükümet üyesinin tutuklatılmasını sağlayarak tüm denetimi kendi eline aldı. Ertesi yıl (1971) yapılan seçimle de Esad yedi yıllığına devlet başkanlığına seçildi. (Arı,2017, s.131-132).[11] Hafız Esad’ın Hava Kuvvetleri komutanı olması ve bu müdürlüğü kurması ile Hava Kuvvetleri İstihbarat Müdürlüğünün başına Muhammed El Khuli getirilmiştir. Kurulduğu tarihten günümüze kadar altı adet başkanı olmuştur. Suriye’nin her şehrinde, ilçesinde, kasaba ve köyünde Baas Partisi merkezleri bulunmaktadır. Her öğretmen, asker, polis kısaca bütün memurlar Baas Partisi üzerinden Hava Kuvvetleri İstihbarat Müdürlüğü’ne ve diğer birimlere ne kadar çok, doğru ve etkili rapor sunarsa memurluk hayatlarında o kadar çok terfi almaktadırlar. Lise ve üniversite alımlarında bile çoğu zaman öğrencinin Baas Partisine verdiği hizmete göre alım yapılmaktadır. Böylece insanlar Suriye’de memur veya makam sahibi olabilmek için Baas rejimi adına bir nevi casusluk yapmak zorunda bırakılmaktadır. Bu sistem halk içinde büyük bir kargaşa ve güvensizliğe sebep olmakla birlikte halk tabanında memur olmak isteyen herkes yüksek makamlarda tanıdık aramakta, memur olan insanlar da halk nezdinde casus olarak görülmektedir. Bu siyasi konjonktür içerisinde ülke kaçınılmaz olarak baskıcı bir hâl almıştır. Ayrıca Baas yönetiminin iktidara gelişiyle beraber yönetim kademesindeki Sünnî ağırlığını ortadan kaldırmak için büyük bir tasfiye hareketi başlatmıştır. 1965’ten itibaren 100’den fazla şirketin millileştirildiği ve geniş kapsamlı bir toprak reformunun uygulandığı ekonomik politikaların öncelikli amacı da yine çoğunluğunu Sünnilerin oluşturduğu ekonomik elitin bir güç olmaktan çıkarılmasıydı. Ayrıca 1966 yılından itibaren eski Sünni bürokrasi tasfiye edilerek yerlerine çoğunluğunu Nusayrilerin oluşturduğu Baas üyeleri yerleştirildi (Arı,2017, s.131).[12] Suriye’nin demografik yapısı incelendiğinde de azınlıkta bulunan Nusayrilerin iktidarı ele geçirmesi ve kendilerinden olanları kayırması da bu düzensizliği tetikleyen aktörlerden biri olmuştur. Hem gelir dağılımdaki eşitsizlik hem de güvensizlik olgusu Arap Baharı’ndan önce de halk içinde rejim karşıtı fikirlerin yükselmesine neden olmuştur.
Hava Kuvvetleri İstihbarat Müdürlüğü’nün ilk başkanı Muhammed El Khuli’dir. 1970-1987 yılları arasında başkanlık yapmıştır. 1982‘deki Hama olayları sırasında Esad rejiminin bekası için büyük bir rol üstlenmiştir. Muhammed Khuli’nin başkanlığında başlayan hava istihbarat sistemi, Esad rejiminin gizli bir gücü olarak kullanılmıştır. Esad rejimine muhalif olanlara karşı, istihbarat çalışmaları yaparak muhaliflere karşı caydırıcı bir rol üstlenmiştir. Hama Katliamdaki olaylar da dâhil olmak üzere Esad iktidarına karşı olan kim varsa onların aleyhinde çalışmış, bilgi toplamış, baskı ve şantaj ile de susturmaya çalışmıştır. Khuli, elindeki gücü bir süre rejimin lehine kullanmış ve rejim tarafından da bu dönem de büyük bir destek görmüştür. Bunun en büyük kanıtı da Hama olaylarından önce ve Hama katliamları sırasında Muhammed El Khuli’nin ehlî sünnete bağlı “İhvan-ı Müslimîn (Müslüman Kardeşler)” üyelerine karşı uyguladığı zulümlerdir. Bu dönemde Türkmenler de dâhil olmak üzere pek çok insan tutuklanmış, uzun yıllar hücrelerde yaşamış ve işkencelere maruz kalmışlardır. Khuli hiçbir zaman yargılanmamıştır. Ancak Khuli ilerleyen yıllarda devletin en kılcal damarlarına kadar adamlarını yerleştirmiş ve kendi menfaatine çalışmaya başlamıştır. Durumun farkına varan Hafız Esad, iddialara göre MOSSAD (İsrail gizli servisi) ile anlaşarak tarihe Hindavi Olayı (1986) olarak geçen başarısız bir eylem sonucunda suçu Khuli’ ye yükleyerek 1987 yılında görevden almıştır.[13]
1987 yılında Khuli’nin görevden alınmasının ardından Hava Kuvvetleri İstihbarat Müdürlüğü’nün başına İbrahim Hüweija getirilmiştir. Hüweija 1987-2002 yılları arasında başkanlık görevini sürdürmüştür. 1977’de yılında Hava Kuvvetleri İstihbarat Müdürlüğünün 2. Başkanıyken 16 Mart 1977’de Dürzi lider Kemal Canbolad suikastını yaptıran kişi olduğu ve on yıl içerisinde Esad rejimi ile sıkı iş birliği yaptığı için başkanlık görevine getirildiği iddia edilmektedir. Bu olay hiçbir zaman kanıtlanamamıştır. Ancak hem sahadan aldığımız bilgiler doğrultusunda hem de yerine geçmiş olan oğlu Velid Canbolad’ın 2005 yılında 30 yıllık bir zorunlu ittifaktan sonra, Suriye Gizli Servisi’ni babasını öldürmekle suçlamıştır.[14]
Hava Kuvvetleri İstihbarat Müdürlüğü’nün 3. Başkanı Ezzettin İsmail’dir. 2002-2005 yılları arasın da başkanlık görevini sürdürmüştür. Ezzettin İsmail, 2004 yılında Lübnan Başbakanı ve Sünni kesimin Teyyar el Müstakbel Partisinin lideri Refik el- Hariri’nin bir tonluk TNT ile aracının patlatılarak öldürülmesinin sorumlusu olduğu söylenmektedir. Avrupa Birliği 2005 yılında Esad rejiminin katliamcı memurlarına yaptırım kararı almıştır. Yaptırım uygulanacakların başında da Ezzettin İsmail gelmektedir. Fakat 2010 yılına gelindiğinde Refik el- Hariri’nin oğlu ve Lübnan Başbakanı Saad Hariri, “Hariri suikastı için Suriye’yi suçlamak hataydı” dedi.[15] Beşşar Esad hem yaptırım kararlarından dolayı hem de oluşan kargaşa ortamını yönetecek beceriler sahip olmadığı için Ezzettin İsmail’i görevden almıştır.
Hava Kuvvetleri İstihbarat Müdürlüğü’nün 4. Başkanı Abdülfettah Kudsiye (Abdel-Fatah Qudsiyeh)’dir. 2005-2009 arası başkanlık yapmıştır. Kudsiye, Hava Kuvvetleri İstihbaratı içerisinde yetişmiş en etkin isimlerden biridir. Arap Baharı’na giden yolda muhalefeti susturmak ve bastırmak için çok canice işler yaptığı pek çok kişi tarafından söylenmektedir. Yaptıklarından ötürü AB, ABD ve İnsan Hakları Komitesi tarafından savaş suçluları listesine alınmıştır.[16]
Hava Kuvvetleri İstihbaratı Müdürlüğü’nün 5. Başkanı Cemil El Hasan’dır. 2009-2019 yılları arasında görev yapmıştır. Müdürlüğün en kötü şöhretli başkanıdır. Bunun en büyük sebebi Arap Baharı’nın ve Suriye İç Savaşı’nın yaşandığı yıllarda görevde bulunmasıdır. Cemil El Hasan dönemimde en aktif ve adı katliamlar ile anılan kurum Hava Kuvvetleri İstihbarat Müdürlüğü olmuştur. Eylemlere katılan ve muhalif bir yol izleyen yüz binlerce Suriye vatandaşı hapislere atılmış ve işkencelere maruz bırakılmıştır. Tutuklulardan bazılarının organlarının çalındığı ve birçok cesedin de parçalanarak yok edildiği bilinmektedir. Bunun sebebinin Cemil El Hasan’ın organ mafyaları ile ilişkisi olduğu ve buradan illegal para kazandığı yönündeki iddialardır. Zaten daha görevdeyken de Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından savaş suçluları listesine eklenmiştir.[17]
Hava Kuvvetleri İstihbarat Müdürlüğü’nün 6. Başkanı Gassan Cevdet İsmail (Ghassan Jaoudat İsmail)’dir. Cevdet İsmail, kurumun ilk başkanı olan Muhammed El Khuli’nin özel yetiştirdiği isimlerden biridir. Başkan olmadan önce Hava Kuvvetleri İstihbarat Müdürlüğü’ne bağlı Özel Harekât Şube müdürlüğü yapmıştır. Özel Harekât Şubesi, Suriye devlet mekanizması içerisindeki en bağımsız ve korkulan kurumdur. Gassan İsmail bu kurumun başındayken binlerce sivil vatandaşı katlettiği ve hiçbir zaman da yargılanmadığı söylenmektedir. 2019 yılında başlayan Astana görüşmelerinde Suriye siyasi muhalefeti tarafından Rusya Federasyonu’na sunulan maddelerden biri de Gassan İsmail’in suçsuz yere hapse attığı tutukların serbest kalmasıdır. Türkiye ve Rusya’nın garantörlüğünü yaptığı Astana ve Soçi görüşmelerinde, “gerginliği azaltma bölgesi” seçilen bölgelerde, Gassan İsmail’in o bölgedeki tutukluları infaz ettirdiği söylenmektedir. Sadece Şam’a bağlı olan Daryye bölgesinde bir günde yaklaşık üç bin tutukluyu infaz ettirdiği iddia edilmektedir. Ayrıca Beşşar Esad yönetiminin çoğu komutanının olduğu gibi Gassan İsmail’de savaş [18]suçluları listesinde yer almaktadır.[19]
Suriye nüfusunun %5’ini oluşturan Türkmenlerin hem aşiret mantığına sahip olmaları hem de ağırlıklı oldukları bölgelerde birlik içinde hareket etmemeleri, iç savaşın başlangıcına kadar hükümet için büyük bir tehdit olarak görülmemelerini sağladı.
Sayısı çok fazla olmamakla birlikte Türkmen bürokratlar, generaller ve iş adamları mevcuttu. İç savaşın başlamasından kısa bir süre sonra Türkmenlerin birçoğu eylemlere başladıysa da mevki sahibi olanlar tarafından desteklenmemişlerdir. Süreç içerisinde Esad rejiminin zulmü onlara da uğrayınca Türkmen/muhalif gruplara açıktan destek vermeye başlamışlardır. İç savaş sırasında da Türkmenler bulundukları bölgeleri terk etmeyerek varlıklarını korumaya çalışmışlardır. Özellikle nüfusunun büyük bir bölümü Türkmen olan Halep’te ve Türkmen Dağı’nda büyük bir direniş başlamış ve çok kanlı çatışmalara neden olmuştur. Halep, stratejik konumu gereği bütün silahlı varlıkların kontrol etmek istediği bir bölgedir. Türkmen Tugayları, Suriye Demokratik Güçleri (SDG), El- Nusra, Hizbullah gibi pek çok örgüt ve yapı bulunmaktaydı. 2012’den beri aktif çatışma bölgesi olan Halep’te, SDG ile El- Nusra’nın birbiri ile çatışmasını fırsat bilen rejim, 2016 yılında kapsamlı bir operasyon düzenlemiştir. 2016’da Rusya, Suriye Ordusu ve İran destekli Hizbullah terör örgütünün ortak saldırısı sonucunda, Halep tamamen Esad rejiminin kontrolüne girmiştir. 4 ay süren operasyonlar sırasında yaklaşık olarak 300 bin sivilde çatışmaların ortasında esir kalmıştır. Suriye ordusu şehre giriş ve çıkışları yasaklamış, savaş taktiği olarak belirlediği stratejisi doğrultusunda Halep’e yiyecek, içecek, ilaç, günlük ihtiyaçlar vs. dahi sokmamıştır. Bu kuşatma sırasında uçaklardan misket bombası atıldığı, kasıtlı olarak hastane ve sığınakların vurulduğu ve daha pek çok savaş suçu işlendiği iddia edilmiştir.[20] Esad rejimi 12 Aralık 2016’da Halep’i tamamen ele geçirdiğini ilan etti.[21] Türkiye’nin yoğun baskıları sonucunda Halep’te bulunan sivil halk ve muhalif gruplar Halep’ten çıkmıştır.
Fakat Halep ve Türkmen Dağı[22] hâlâ Türkmenlerin içinde kanayan bir yaradır. Hem tarihsel olarak hem de kültürel olarak Türkmen şehri olana Halep’in, Esad rejiminin elinde bulunması Türkmenler için bu savaşın bitmediğine dair bir işarettir.
Hiçbir terör örgütü bir anda ortaya çıkmaz. Bu yüzden IŞİD terör örgütün neden ve nasıl ortaya çıktığını anlayabilmek için örgütü meydana getiren motivasyonları, faktörleri ve durumu ortaya koymamız gerekir. IŞİD’in kökleri 2. Körfez Savaşı’na dayanmaktadır. 2003 yılında ABD, İngiltere ve çok uluslu koalisyon güçleri “Irak’ı Özgürleştirme Operasyonu” başlattı. Etkiye tepki mantığı ile ülkelerinde yabancı askerleri istemeyen Irak halkı, birçok farklı bölgede direniş grupları oluşturdu. 2004 yılında bu gruplar birleşerek El Kaide örgütüne bağlılıklarını bildirmesi ile Irak El Kaide’si doğmuş oldu. 2012 yılında ABD’nin Irak’tan çekilme kararı alması, örgütün gücünü çok kısa bir sürede iki katına çıkarmasına neden oldu. Nisan 2013’de de Irak El Kaide’sinin lideri Bağdadi emrindeki militanlarla birlikte, Suriye iç savaşında aktif faaliyet gösteren Nusra Cephesi ile birleştiklerini açıkladı. Örgütün adı değiştirilerek Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) adını aldı ve işgal faaliyetlerine hız kesmeden devam etti. IŞİD ilk olarak Irak’ın Felluce kasabasını ele geçirdi[23]. Bu kasabanın özelliği ABD’nin Irak’ı işgali sırasında en fazla direniş gösteren bölge olmasıdır. Ardından Remadi’nin bazı kasabalarını işgal etti. Bu bölgenin özelliği ise Irak’ın en büyük kenti olan Al Anbar’ın başkenti ve halkın büyük çoğunluğunun Sünni olmasıdır. Zamanla petrol kuyularına da ulaşan IŞİD, bir süre sonra dünyanın en zengin örgütleri statüsüne yükseldi ve her geçen gün militan sayısını arttırdı. Bunun üzerine El Kaide lideri Eymen Ez Zevari ile Bağdadi arasında güç mücadelesi başladı. Şubat 2014’de Zevari yaptığı bir açıklamada IŞİD’i eleştirdi ve El Kaide ile hiçbir bağının kalmadığını açıkladı.[24] Bu açıklamalar birtakım sorunlara sebep olmuş olsa da IŞİD’in güçlenmesini önleyemedi. Haziran 2014’de IŞİD sadece altı günde Musul’un tamamını ele geçirdi.[25] Tikrit, Diyala, Babil, Kerkük, Selahaddin gibi bölgelerde de varlık göstermeye başladı. Başkent Bağdat’ın da bazı mahallelerini ele geçirmesi ile dünya kamuoyunda en çok konuşulan konu haline geldi. Bağdadi 5 Temmuz 2014 tarihinde Musul’un tarihi El Nuri Cami’sinde ilk kez kamera karşına çıkarak Cuma hutbesi okudu ve Hilafeti ilan ettiklerini açıkladı. Kendisini de halife ilan etti. Bağdadi, bütün Müslümanlara halifeliğini tanımasını isteyerek Müslümanları IŞİD altında birleşmeye çağırdı. Halifeliğin ilanından sonra örgütün militan sayısı hızla artmaya başladı.[26] Türkiye’de dahil olmak üzere dünyanın pek çok ülkesinden gelen insanlar IŞİD’e katıldı.[27] IŞİD’in Irak’ın Şii ve Hristiyan nüfusunun olduğu bölgelere saldırması ile birlikte 8 Ağustos 2014’de ABD Hava Kuvvetleri Irak’taki IŞİD mevzilerini bombalamaya başladı. 22 Eylül 2014 tarihinde ABD öncülüğünde oluşturulan koalisyon güçleri Suriye’de IŞİD’e karşı hava saldırıları düzenlemeye başladı. 2015 yılında ABD’nin hava desteğini alan Iraklı Peşmergeler, IŞİD’i Musul’un bazı kasabalarından temizlemeye başladı. Aynı zamanda yine ABD Hava Kuvvetlerinin desteği ile YPG, IŞİD’in Ayn el- Arab saldırılarını geri püskürttü. 2015’nin ilerleyen aylarında Irak ordusu Tikrit şehrini IŞİD’den geri aldığını açıkladı. Şubat 2016’da Irak’ın Ramadi kenti IŞİD’den tamamen kurtarıldı. Temmuz 2016’da ise beş haftalık mücadele sonrasında Irak ordusu Felluce’yi geri aldı.[28] Ağustos 2016’da da Türkiye Cumhuriyeti yedi ay süren Fırat Kalkanı Operasyonu ile IŞİD terör örgütünü sınır hattından çekilmeye zorladı. Mayıs 2017’de SDG/YPG Tabka barajını IŞİD’in elinden aldı.[29] 1O Temmuz 2017’de Irak Başbakanı Haydar Cevad Kazım el-İbadi, Musul’un IŞİD’nden tamamen temizlendiğini açıkladı.[30] Ekim 2017’de de IŞİD, SDG tarafından Rakka’dan çıkartıldı. Aralık 2017’de de Rusya’nın hava desteği ve İran’ın desteklediği milis kuvvetler ile birlikte Suriye ordusu, IŞİD’nin elinde bulundurduğu Deyrizor, Meyadin ve Ebu Kemal gibi bölgeleri tekrar ele geçirdi.[31] 2017-2019 yılları arasında örgüt hızla güç kaybetmeye başladı. Mart 2019’da Suriye Demokratik Güçleri sözcüsü, IŞİD’in Suriye’deki son toprağı olan Baghuz’un da ele geçirildiğini açıkladı.[32]
24 Temmuz 2019’da ise ABD Başkanı Trump’ın attığı tweet ile bütün dünyaya IŞİD terör örgütünün lideri Bağdadi’nin öldüğünü öğrenmiş oldu.[33] Bağdadi’nin ölümü uzunca bir müddet IŞİD’in hiçbir faaliyet göstermemesini sağladı. Liderlerinin ölümünden sonra dağıldığı varsayılan örgüttün, aslında yeraltına çekildiği ve güçlenmek için zaman kazandığı ortaya çıktı.[34] Fakat son birkaç yıl içerisinde IŞİD’in tekrardan aktif saldırılara başladığı söylenmektedir.[35]Özellikle Irak’ta aktif faaliyet göstermeye başlayan örgüt, tekrardan eski gücünü kazanmayı hedeflemektedir. Zaman içerisinde hem bölge ülkelerin hem de Batı’nın nasıl bir yol izleyeceği tekrar tartışılmaya başlasa da bölgede tekrardan güçlü bir IŞİD’e izin verilmemesi gerekmektedir.[36]
“Suriye İç Savaşı’na katılan aktif bir selefi cihad örgütüdür. Örgüt, 28 Ocak 2017’de Cebhe Fetih el-Şam (eski adı el-Nusra Cephesi), Ensareddin Cephesi, Ceyş El Sünnası, Liva El-Şah ve Nureddin grupları arasında bir birleşmeyle kuruldu. Açıklamanın ardından ek gruplar ve kişiler katıldı.”[37]
Örgüt ilk kurulduğunda El- Kaide’ye bağlılığını bildirmiştir. Ancak grup içindeki çıkar çatışmalarından dolayı bazı gruplar ayrılınca, örgüt tamamen bağımsız olduğunu ve İdlib’de kurduğu Suriye Kurtuluş Hükümetine bağlılığını ilan etti. Örgütün lideri Ebu Muhammed el-Cevlani’dir. Cevlani, Irak’ta Arapça öğretmenliği yaparken, ABD’ye karşı savaşmaya başlamış ve El- Kaide örgütüne girmiştir. Süreç içerisinde hızlı yükselmiş ve Suriye İç Savaşı ile birlikte Suriye’ye geçmiştir. Burada Şam Fethi Cephesi ve El-Nusra’yı kurmuştur. 2015 yılında Nusra cephesinin İdlib’i ele geçirmesi ile birçok muhalif ve cihatçı bu bölgeye geldi ve hâlâ aktif olarak burada savaşmaktalar. Örgüt İdlib’in büyük bir kısmına hakîmdir. Kuzey ucunda Türkiye, Güney/Batı ucunda Esad rejimi bulunmaktadır. Yaklaşık 25-30 bin militana sahip olan örgüt, rejim ile savaşmaktadır.[38] Türkiye, ABD ve Rusya başta olmak üzere pek çok ülkenin terör listesinde olan örgüt hiçbir dış destek almamaktadır. Örgütün gelir kaynakları: Petrol ticareti[39], İdlib’de kuruduğu düzenliği şehir hayatından dolayı ticaretten alınan vergiler ve cephelerde elde ettiği ganimetlerdir. Enflasyondan dolayı Suriye Lirası fazla değer kaybedince örgüt, ticaretlerinde dolar ve Türk lirası kullanmaya başladı.
Örgüt, düşman olarak Esad rejimini açıklamış olsa da SDG/YPG/PKK’ yi de düşman olarak görmekte ve varlığından rahatsız olmaktadır. Örgüt şimdiye kadar Türk Silahlı Kuvvetleri ile çatışmaya girmemiştir. Türkiye sınırına yakın bir yerde ki Türk karakolu ile arasında “Silahtan arındırılmış bölgeler” bulunmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti 2018 yılında HTŞ’yi terör listesine almasına rağmen, örgütten Türkiye aleyhinde bir açıklama gelmemiş ve Türk askeri ile hiçbir çatışmaya girmemiş olması dikkat çekmektedir.
[40]“Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi ya da Rojava Özerk Yönetimi, Suriye’nin kuzeydoğu kesimindeki Suriye Kürdistanı’nda Arap, Çerkes, Kürt, Süryani ve Türkmenlerin yaşadığı, Ekim 2019 itibarıyla de facto özerk olan yönetim alanı. PYD tarafından bölgede önce özerk kantonlar, sonrasında federasyon ilan edilmiş; fakat hiçbiri Suriye hükûmeti veya diğer ülkeler tarafından tanınmamıştır.”[41]
Yönetim resmî olarak hiçbir devlet tarafından tanınmasa da özellikle ABD tarafında açıkça desteklenmektedir. Örgütün silahlı kuvvetleri Suriye Demokratik Güçleri (SDG)’dir. Ağırlık olarak Iraklı ve Suriyeli Kürtlerden oluşmaktadır. SDG’ye ABD askerî eğitim ve mühimmat desteği vermektedir[42]. SDG’ye YPG ve PKK’de destek vermektedir. SDG, IŞİD ve diğer cihatçı silahlı gruplar ile savaş halindedir. Esad rejimi ile diplomatik sorunları olsa da özellikle IŞİD ve El-Nusra’ya karşı verdiği mücadeleden dolayı şimdilik aralarında ılımlı bir ilişki mevcuttur. Hatta bu örgütlere karşı düzenlediği birçok operasyona da Rusya hava desteği sağlamıştır. Özerk yönetimin Türkiye ile sınırı olduğu için TSK ile çatışmalara girmektedir. Türkiye bu yönetime karşı çıkmaktadır.
2014 yılında Amerika Birleşik Devletleri Savunma Bakanlığına bağlı Amerika Birleşik Devletleri Merkez Komutanlığı (İngilizce: United States Central Command (USCENTCOM) tarafından 59 ülke ve Avrupa Birliği’ne bağlı askerî kuvvetlerin katılımıyla kurulmuştur.[44] Birleşik Ortak Görev Gücü-Doğal Kararlılık Harekâtının kısaltılmış hali: CJTF-OIR’dır. Süreç içerisinde başka devletlerin de katılmasıyla 68 ülkeye ulaşmıştır. 2017 yılında SDG’nin IŞİD’e karşı başlattığı El-Cezire Fırtınası Operasyonu’na hava desteği sağlamıştır. Ancak SDG’nin Türkiye sınırına çok yaklaşması ile Türkiye Cumhuriyeti SDG’yi vurma kararı almıştır. Bu karanın üzerine kısa bir süreliğine Birleşik Ortak Görev Gücü SDG’ye destek olarak gönderdiği topçu birliklerini geri çekmiştir. Bu durum birkaç defa tekrarlanmıştır. 1 Kasım 2018 tarihinde yapılan resmî açıklama ile de Birleşik Ortak Görev Gücü ve Türk Silahlı Kuvvetleri ortak devriyelere başlamıştır.[45]
22 Şubat 2015 tarihinden itibaren Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) Suriye topraklarına belli aralıklarla operasyon düzenlemektedir. Bu operasyonların hepsi uluslararası hukuka uygun olarak, sınır ve mülteci güvenliği için yapılmaktadır.
Türkiye Cumhuriyeti’nin Suriye’ye düzenlediği ilk resmî askerî operasyonudur. 22 Şubat 2015 tarihinde başlatılan operasyonun amacı: Süleyman Şah Türbesi ve karakolun Türkiye’ye taşınmasıdır. IŞİD hem Irak’ta hem de Suriye’de binlerce yıllık tarihî eserleri yok etmiştir.[46] Süleyman Şah Türbesi Suriye topraklarında olmasına rağmen uluslararası anlaşmalar doğrultusunda Türk toprağı sayılmaktaydı. IŞİD gibi bir terör örgütünün buraya saldırması[47] hem Türk tarihine zarar verecek hem de Türkiye Cumhuriyeti’nin itibarını zedelemiş olacaktı. Bu doğrultuda başarılı bir operasyon gerçekleştirilmiştir. Operasyonla ilgili Genelkurmay resmî bir açıklama yapmıştır. “Uluslararası Antlaşmalar ile Türk toprağı olan Süleyman Şah Saygı Karakolu’ndaki manevi değeri yüksek ecdat yadigârı emanetler, Suriye’de ortaya çıkan güvenlik sorunları ve askerî zaruretler nedeniyle, haklarımız saklı kalmak üzere geçici olarak yine Suriye topraklarında bulunan Suriye Eşmesi köyü’ne taşınmak üzere getirilmiştir. Geride değerli emanet bırakılmamıştır. Suriye Eşmesi’nde naaşın nakledileceği bölge birliklerimiz tarafından kontrol altına alınmış, bayrağımız göndere çekilmiştir.” [48] [49]
[52]Operasyon, Afrin bölgesinde bulunan PKK/YPG ve IŞİD terör örgütlerine karşı yapılmıştır. Operasyonda TSK ile ÖSO beraber çalışmıştır. Harekât kapsamında yaklaşık olarak 5.000 terörist etkisiz hale getirilmiş ve 2.000 km² alan terörden tamamen temizlenmiştir. Operasyonun sonunda Afrin bölgesinden PKK/YPG tamamen temizlenmiştir. Zeytin Dalı Harekâtı başarı ile sonuçlanarak bölgeye güven ve huzur getirilmiştir. Diğer operasyonlarda olduğu gibi temizlenen alanlara ev, hastane, okul, yetimhane, askerî karargâh yapılarak bölge halkının kullanımına verilmiştir. [53]
Barış Pınarı Harekâtı, Türkiye Cumhuriyeti’nin sınırları dışında yaptığı en kritik operasyondur. Bölgedeki pek çok değişken aktif hale gelmiş ve bütün aktörler dış politika üretiminde zorluklar yaşamıştır. Bu operasyon, Suriye’de tek taraflı özerk bölge ilan eden Suriye Demokratik Güçleri (SDG)/PKK ve IŞİD terör örgütlerine karşı yapılmıştır. İlan edilen bu bölge “Suriye Kürdistanı” olarak anılmaktadır. Temel amaç ise Suriye ve Irak’taki Kürt yönetimlerini birleştirerek, Orta Doğu’da Birleşmiş Milletler (BM) tarafından tanınması hedeflenen bir Kürdistan devleti kurmaktır.
Türk yetkililerin operasyon hakkındaki resmî açıklamasına göre “Amacımız güney sınırımızda oluşturulmaya çalışılan terör koridorunu yok etmek, bölgeye barış ve huzuru getirmektir. Barış Pınarı Harekâtı ile ülkemize yönelik terör tehdidini bertaraf edeceğiz. Oluşturacağımız güvenli bölge sayesinde Suriyeli sığınmacıların ülkelerine dönmelerini sağlayacağız. Suriye’nin toprak bütünlüğünü koruyacak, tüm bölge halkını terörün pençesinden kurtaracağız.”[54]
Ayrıca operasyon süresince 30 kilometre derinliğinde bir güvenli bölge oluşturmak ve 3,6 milyon mülteciyi bu bölgeye tekrar yerleştirmek hedeflenmiştir.[55] Operasyonun kapsadığı alan başta SDG olmak üzere ABD, Rusya ve Esad rejimini rahatsız etmiştir. Türkiye Cumhuriyeti harekâtı başlatacağını ilan ettiği andan itibaren Rusya ve ABD’nin diplomatik baskısı ile karşılaşmıştır.[56] Türk hükümeti geri adım atmayacağını bildirmesi üzerine ABD olası bir ABD-Türkiye çatışmasını önlemek için askerlerini geri çekeceğini açıklamıştır. Bu olay elbette Türkiye’nin lehine olsa da ABD’nin Türkiye’den çekindiği gibi bir sonuç çıkartmak yanlış olacaktır. Bu çekilme ABD’nin o zamanki dış politikası ile doğrudan bağlantılıdır. Orta Doğu topraklarından zaman içerisinde çekilme kararı alan ABD hükümeti, Arap Baharı sırasında da pasif bir dış politika izleyerek bölge halkının tepkisi ile karşılaşmıştı. ABD Başkanı Trump’ın düşüncesi, sınır ötesi operasyonların çok maliyetli olduğu ve bu maliyetin ABD’ye zarar verdiği doğrultusundaydı. Bu kapsamda Orta Doğu’daki sorunlar ile Rusya’nın ve bölgedeki güçlü aktörlerin ilgilenmesi gerektiğini savunmuştur. Ancak bölgedeki tüm askerlerini geri çekmemiştir. Ayrıca Kürtleri diplomatik, askerî teçhizat ve ekonomik olarak desteklemeye devam etmiştir.
M4 karayolunun bir kısmı koalisyon güçlerinin desteklediği YPG tarafından IŞİD’in elinden kurtarılmasından sonra Rusya ve ABD askerleri arasında anlaşmazlıklar çıkmıştır. Gözden kaçırılmaması gereken bir diğer nokta ise Suriye Kürdistan’ı olarak adlandırılan coğrafyada sadece Kürtlerin yaşamamasıdır. Bölge nüfusunun çoğunluğu Kürtlerden oluşsa da Arap ve Türkmen nüfusu da azımsanmayacak büyüklüktedir. Bugün geldiğimiz nokta açık bir şekilde göstermektedir ki SDG/PKK’nın elinde bulunan bölgelerde halka açıkça zulüm yapılmaktadır. Hatta sınır kapımız olan ve nüfusun büyük çoğunluğu Türkmen olan Çobanbey’de gerçekleşen patlamaların tümü SDG/PKK’nın elinde bulundurduğu bölgelerden organize edilmektedir. SDG/PKK‘nın tek taraflı özerklik ilan ettiği bölgeden TSK’nın koruması altında olan bölgelere geçmek isteyen insanlara da izin verilmemektedir. SDG/PKK’nin sınır çizdiği bölgelerden geçişi engellemek için sınır hatlarının hepsinde mayın tarlaları oluşturulmuştur. Bütün bu çabalara rağmen her gün yüzlerce insan ölümü göze alarak mayın tarlalarından geçmeye çalışmaktadır.[57]
Diplomatik olarak baskısına maruz kaldığımız bir diğer devlet Rusya’dır. Operasyonun ilanından birkaç gün sonra bir ateşkes ilan edilmesi konuşulmuştur. Bunun üzerine “22 Ekim 2019 günü Rusya devlet başkanı Vladimir Putin ve Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, SDG’nin sınır bölgesinden ve Tel Rıf’at ile Menbic’den 30 kilometre uzağa çekilmesi için ateşkes süresinin 150 saat daha uzatılması üzerine anlaşmaya vardılar.[59] Bu amaçla Rusya askerî polisi ve Suriye Silahlı Kuvvetleri’ne bağlı sınır muhafızları harekât alanının dışında kalan alana girmesi kararlaştırıldı. Ayrıca Kamışlı şehri hariç sınırda 10 kilometre uzakta ortak Rusya-Türkiye devriyelerinin konuşlandırılması konusunda anlaşıldı.”[60]
10 maddeden oluşan Soçi Mutabakatının kabul edilmesinin ardından, 23 Ekim 2019’da harekât sonlandırıldı. Ancak Rusya ne Soçi mutabakatına ne de Astana görüşmeleri ile belirlenen çatışmasızlık kararlarına uymamaktadır.
4 milyon nüfusu ile Suriye’nin en büyük şehirlerinden biri olan İdlib’e sürekli hava saldırıları düzenlemektedir. Bu saldırıların amacı Esad rejiminin hakîm olduğu alanları genişletmesini sağlamaktır. Rusya/Rejim saldırıların dayanağını bölgede bulunan terör örgütleri olsa da İdlib’de milyonlarca masum insan yaşamaktadır. Bu insanlar Rusya’nın ve Rejim’in saldırılarından korunmak için Türkiye sınırına doğru kaçmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti Rusya’nın saldırılarından dolayı oluşan göç dalgalarını önlemek için Bahar Kalkanı harekâtını başlatmıştır.
Operasyon 27 Şubat 2020 tarihinde 33 askerimizin Esad rejimi/Rusya tarafından şehit edilmesinin[61] ardından başlatılmıştır. Operasyonun misyonu göçü engellemek olarak belirlenmiştir. Sadece beş gün içerisinde 3,500 rejim askeri etkisiz hale getirilmiştir. Harekâtın birden çok nedeni vardır. Bunlardan ilki Rejim/Rusya’nın İdlib’deki sivil halka saldırılarıdır.[62] Bu olay ile ilgi Milli Savunma Bakanımız Hulusi Akar’dan da bir açıklama gelmiştir. “İdlib’de, 6 Mayıs 2019’da başlayan ve artarak devam eden rejimin kara ve hava saldırıları sonucunda büyük bir insanlık dramı yaşanmaktadır. Buna bağlı olarak, radikalleşme ve göç artmış, 1500 masum sivil hayatını kaybetmiş, 5 binden fazlası yaralanmış ve 1 milyon 335 bin kişi evlerini ve topraklarını terk etmek zorunda kalmıştır. Evlerini terk etmek zorunda kalan halk, Suriye’nin diğer bölgelerine değil, Türkiye sınırına yönelmiştir. Bunun nedeni de çok açıktır. Amaç rejimin zulmünden kaçmaktır. En açık şekilde ifade etmek isterim ki tarihi ve kültürel bağlarımız bulunan komşumuz Suriyeli kardeşlerimizin yaşama hakkını korumak tarihî, insani ve vicdani sorumluluğumuzdur.”[63]
Yapılan açıklamanın devamında, gerçekleştirilen operasyonların dayanağı ve meşruluğu da açıklanmıştır. “BM Sözleşmesi’nin 51’inci maddesinde yer alan meşru müdafaa hakkı ile Adana, Astana ve Soçi mutabakatları çerçevesinde ateşkesi sağlamak, göçü önlemek, bölgede yaşanan insanlık dramını sona erdirerek, birliklerimizin, halkımızın ve hudutlarımızın güvenliğini sağlamak maksadıyla İdlib’de ki faaliyetlerimizi sürdürüyoruz. Bu çerçevede karşılıklı mutabakatlardan doğan tüm sorumluluklarımızı garantör ülke olarak yerine getirdik ve getirmeye devam ediyoruz. Bu doğrultuda Astana Mutabakatına uygun olarak alandaki birlik ihtiyacımızı da karşılamış bulunuyoruz. Kalıcı ateşkes ve istikrarın sağlanması asıl amacımızdır. Ancak birliklerimize, gözlem noktalarımıza ve mevzilerimize yapılacak saldırılara karşı meşru müdafaa kapsamında en şiddetli ve tereddütsüz karşılık verileceğinden kimsenin şüphesi olmasın. Meşru müdafaa kapsamında hedefimiz sadece birliklerimize saldıran rejim askerleri ve unsurları olacaktır.”[64][65]
M4 karayolu 682 km uzunluğu ile Türkiye-Suriye sınır hattının en stratejik yollarından birisidir. Birçok savaş bölgesini ve ticaret yolunu birbirine bağlamaktadır. Başlangıç noktası Lazkiye, bitiş noktası Musul’dur. Yol İdlib, Halep, Rakka ve Haseke şehirlerini de birbirine bağlamaktadır. Bu sebeple lojistik avantaj kapmasında askerî unsurların bel kemiğini oluşturmaktadır. M4 karayolu İdlib yakınlarında M5 karayolu ile birleşmektedir. Her iki karayolu da İdlib’de birleştiği için bu bölgenin stratejik önemi artmaktadır. Çünkü bu karayolların ticaret hacmi çok büyüktür ve uluslararası yol kapmasındadır. Savaş boyunca M4 karayolunun hakimiyeti birçok kez el değiştirmiştir. İç savaşın ilk yıllarında Özgür Suriye Ordusunun kontrolünde olan yol, IŞİD’in savaşa dahil olması ile birlikte IŞİD’in kontrolüne geçti. İlerleyen yıllarda IŞİD ile mücadele kapsamında koalisyon güçlerinin desteklediği YPG yolu kontrol etmeye başladı. Bu durum Türkiye’nin sınır güvenliğini tehdit ettiği için TSK “Barış Pınarı Harekâtını” gerçekleştirdi. Operasyon kapmasında M4 karayolunun Fırat’ın doğusunda kalan bölgesi TSK ve ÖSO’nun kontrolüne geçmiştir. Yol boyunca TSK-ABD ve TSK-Rusya tarafından ortak devriye noktaları da oluşturulmuştur. [66]
M5 karayolu 450/658 km uzunluğu ile Şam, Halep, Humus ve Hama gibi Suriye’nin büyük şehirlerini birbirine bağlamaktadır. M5 karayolu Suriye’nin en büyük uluslararası kara ticaret yoludur. Bu yüzden Esad rejimi için bu yolun kontrolü çok önemlidir. M5’de gerçekleşen ticaret hacmi sayesinde Esad rejimi iktidarını korumaya devam etmektedir. Ancak yolun bir kısmının İdlib yakınlarında bulunması savaşın şiddetini arttırmaktadır. İdlib’in büyük bir kısmının kontrolü muhalif gruplardan biri olan Heyet Tahrir el- Şam’ın (HTŞ) hakimiyetindedir. Türkiye sınırına yakın bir noktada da TSK karakolu bulunmaktadır. Bu bölgede de HTŞ ve TSK arasında 1,5 km uzunluğunda silahtan arındırılmış bölge bulunmaktadır. Ancak şehrin diğer ucu Rusya ve rejim güçlerinin ağır saldırılarına uğramaktadır. Rusya/Rejim uçaklarının düzenlediği hava saldırılarında birçok sivil vatandaş hayatını kaybetmiştir. Yapılan saldırılar sonucunda da M5 karayolunun hakimiyeti rejimin kontrolüne geçmiştir.[67]
2011 yılında başlayan Suriye İç Savaşı yaklaşık olarak 400 bin insanın ölmesine ve milyonlarca insanın da yaralanmasına neden olmuştur. Savaşın devam ettiği 10 yıl içerisinde ortalama olarak 5,6 milyon insan da Suriye’den göç etmek zorunda kalmıştır.[68]
“BM’ye göre, 13,4 milyon kişi yaşamak için insani yardıma muhtaç. Dünya Gıda Programına göre, 12,4 milyon kişi gıda güvenliğinden yoksun yaşamını sürdürüyor. Çocukları Kurtarın Vakfı’na göre, bu ülkedeki çocukların yüzde 60’ı açlık riskiyle karşı karşıya. World Vision isimli bir sivil toplum kuruluşuna göre, 10 yıllık iç savaşın maliyeti 1,2 trilyon dolardan fazla. Suriye Enerji Bakanlığına göre,10 yıllık savaş yüzünden doğal kaynaklardan elde edilecek 91,5 milyar dolar buhar oldu. Savaş yüzünden Suriye lirası, dolar karşısında yüzde 98 değer kaybetti. Gıda fiyatları savaş öncesine oranla son 5 yılda ortalama 33 misli artış gösterdi.”[69]
Bütün bu kayıpların yanı sıra büyük diplomasi savaşları verilmiştir. Özellikle bölgede İran- Türkiye arasında gerilim artmış[70]; ABD, Türkiye’nin Suriye politikalarından dolayı yaptırım uygulamak istemiştir.[71] Rusya’da Esad rejimine açık destek vererek bölgede askerî üsler, Akdeniz’de söz hakkı gibi çıkalar elde etmiştir. Arap Baharı’nın etkisini bütün dünya görmüş ve bu savaş bir gün bitse bile etkileri uzun yıllar devam edecektir. Çünkü bölgede farklı görüşlere sahip pek çok örgüt ve ideoloji ortaya çıkmıştır. Kürtler, ele geçirdikleri bölgeleri bırakmak istemeyecek; Türkiye sınırına yakın topraklarda Türkmen nüfusun çoğunluk olduğu bölgeler Türkiye’ye bağlanmak isteyeceklerdir. Ayrıca İdlib’de varlık gösteren HTŞ son askerine kadar savaşmadan bölgeyi terk etmeyecektir. İdlib hem ticaret yolu olarak hem de konumundan dolayı stratejik bir bölge olmasından dolayı çatışmalar devam edecektir. Türkiye bu bölgeye yüklenmese bile Rusya/Rejim İdlib’i tamamen ele geçirene kadar saldırmaya devam edecektir. Suriye’de özerk ya da özgür bir Kürt devleti kurulabilir. SDG/PKK nüfus, askerî güç ve ekonomi olarak bölgede aktif faaliyet yürüten güçlü bir örgüttür. ABD’nin de açık desteğini alan örgüt, kolay kolay bölgeyi terk etmeyecektir. Bu durum da başta Türkiye olmak üzere, Rusya’yı, Esad rejimini ve İran’ı rahatsız edecektir. Kısaca Suriye coğrafyası üzerinde daha uzun yıllar boyunca hem diplomatik hem de cephe savaşları devam edecek gibi durmaktadır.
Bir diğer hususta Suriye’ye giden uluslararası insani yardımlardır. 2018’de yayınlanan Küresel İnsani Yardım Raporuna göre, “sıralamada Türkiye’yi 6,68 milyar Dolar ile ABD, 2,99 Dolar ile Almanya ve 2,52 milyar Dolar ile İngiltere izlerken, Avrupa Birliği kurumları 2,24 milyar Dolar ile dördüncü sıraya geldi. Türkiye insani yardımların milli gelire oranı temelinde yapılan sıralamada da yüzde 0,85 ile birinci sırada gelirken, en yakın takipçileri Norveç ve Lüksemburg için bu oran sadece yüzde 0,17’de kaldı. ABD ise bu sıralamada yüzde 0,04 ile 19’uncu konumda yer aldı.”[72] Elbette savaşta olan bir bölgeye yardım etmek zorundayız. Ancak bu yardımların düzensiz ve gelişigüzel bir şekilde yapılması; çok uzun süren savaşlarda zararlı yan etkilerde göstermektedir. Bu yan etkilerden en önemlisi bölge halkını tembelliğe ve hazıra alıştırmasıdır. Bu yüzden savaşın etkilerinin azaldığı bölgelere insani yardımdan ziyade o bölgenin kalkınmasını ve bölge halkının iş yaparak para kazanmasını sağlayacak yatırımlar yapılmalıdır. Bu şekilde hem göçmen durumdaki insanlar terk ettiği bölgelere tekrar dönmek isteyecek hem de süreç içerisinde bölge halkı topraklarını terörden temizleyecektir. Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği, NATO gibi uluslararası örgütlerin diplomatik baskıları ve karşılıklı çıkara dayalı yaklaşımları ile önümüzdeki 10 yıl içerisinde savaş bitebilir. Fakat savaşın bittiği gün, yeni bir çıkar savaşı başlayacaktır. Çünkü Suriye’nin tekrardan imar edilmesi gerekir. Türkiye’nin Suriye’ye düzenlediği operasyonlar kapsamında hakîm olduğu bölgelere Türk inşaat şirketleri ve yatırımcılar gidecektir. Askerî güvenliğin sağlandığı topraklara da Türkiye’deki geçici koruma kapsamındaki mülteci Suriyeliler buralara yerleştirilmesi planlanmalıdır.
ACUN, C. Ve Görücü, K. (2018). Suriye Krizinde Göz Ardı Edilen Aktör: Türkmenler, SETA Perspektif, Sayı:224, Ankara. (Erişim Adresi: https://setav.org/assets/uploads/2019/01/224.Perspektif-Suriye-Tu%CC%88rkmenleri.pdf )
AKTAŞ, K. (2018). Suriye ve Irak Örnekleri Üzerinden Türkiye-İran İlişkileri: İş Birliği mi Rekabet mi?, Türkiye Ortadoğu Çalışmaları Dergisi, Cilt: 5, Sayı: 1. (Erişim Adresi: https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/486417 )
ARI, T. (2017). Geçmişten günümüze Orta Doğu, Cilt I, Dora Yayınları, Bursa. (Erişim Adresi: https://www.researchgate.net/publication/329268979_GECMISTEN_GUNUMUZE_ORTA_DOGU_SIYASET_SAVAS_VE_DIPLOMASI_CILT-1_6BASKI )
BOZOĞULLARINDAN, B. Ve Erol, M. (2018). Suriye İç Savaşı’nın Yarattığı Bir Halk Şairi: Bayır Bucaklı Ali Molla Musa, Motif Akademi Halkbilimi Dergisi, Cilt: 11, Sayı: 24, s. 31-46. (Erişim Adresi: https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/595174)
DAĞ, E. (2015). Bilad-i Şam’ın hazin öyküsü, Ortadoğu çatışmaları, s.86-117. (Erişim Adresi: https://insamer.com/rsm/icerik/dosya/dosya_3891. Pdf)
EBREM, S, İ. (2019). Suriye İç Savaşı’nın Türk Dış Politikasına ve Türkiye’nin Güvenliğine Etkileri, Doktora Tezi, Uludağ Üniversitesi, Bursa. (Erişim Adresi: file:///C:/Users/DELL/Downloads/564639.pdf )
GULUYEVA, A. (2019). Suriye İç Savaşı Ve Rusya’nın Suriye İç Savaşındaki Rolü, Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi, İstanbul. (Erişim Adresi: file:///C:/Users/DELL/Downloads/551926.pdf )
İRDEM, İ., Zengin, Ü, N., Gören, B, Uzun, M. (2020). Türkiye’deki Suriyeliler ve Sınır Ötesi Güvenli Bölge, Polis Akademisi Yayınları: 97, Rapor No: 40, Ankara. (Erişim Adresi: https://www.pa.edu.tr/Upload/editor/files/Tu%CC%88rkiyedeki%20Suriyeliler_Dijital.pdf )
SHARANI, S. (2020). Surıye İç Savaşı’nda (2011-2019) Ontolojik Güvenlik ve Kimlik Değişimi, Yüksek Lisans Tezi, Sabancı Üniversitesi, İstanbul. (Erişim Adresi: file:///C:/Users/DELL/Downloads/642406%20(1).pdf )
TÜRKİYE CUMHURİYETİ İÇ İŞLERİ BAKANLIĞI (2017). “PKK/KCK Terör Örgütünün Suriye Kolu: PYD-YPG” raporu, Ankara. (Erişim Adresi: https://www.icisleri.gov.tr/kurumlar/icisleri.gov.tr/IcSite/strateji/deneme/YAYINLAR/%C4%B0%C3%87ER%C4%B0K/pyd_arapca.pdf )
ÖZDEMİR, Ç. 2016. Suriye’de İç Savaşın Nedenleri: Otokratik Yönetim Mi, Bölgesel ve Küresel Güçler Mi?, s. 82-101. (Erişim Adresi: https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/301340)
https://www.stratejikortak.com/2020/03/suriye-haritasi-sondurum2020.html
https://www.diplomatikstrateji.com/suriye-son-durum-haritasi-catisma/
https://tr.wikipedia.org/wiki/So%C3%A7i_Mutabakat%C4%B1_(2019)
https://www.aa.com.tr/tr/dunya/rusyanin-akdenizdeki-tek-askeri-ussu-suriyede/396367
https://www.vdc-sy.info/index.php/en/reports/1380463510#.YLnJnvkzZPY
https://en.wikipedia.org/wiki/Hindawi_affair
https://tr.wikipedia.org/wiki/Kemal_Canbolat
https://www.bbc.com/turkce/haberler/2010/09/100906_hariri_lebanon
https://www.aa.com.tr/tr/dunya/esed-rejiminin-savas-suclulari-listesi-kabarik/1886849
https://blacklist.pro-justice.org/criminal/ghassan-jaoudat/
https://tr.sputniknews.com/ortadogu/201612121026277785-suriye-ordu-halep-zafer/
https://www.bbc.com/turkce/haberler/2016/03/160303_rusya_af_orgutu_suriye
https://www.dailymotion.com/video/x20i8li
https://www.haberturk.com/gundem/haber/956950-turkiyeden-iside-katilim-yogun
https://umap.openstreetmap.fr/ja/map/tskmapcom_201693#8/35.570/37.741
https://www.bbc.com/turkce/39878304
https://www.evrensel.net/haber/373482/isidin-suriye-iraktaki-yukselisi-ve-dususu
https://www.bbc.com/turkce/haberler/2014/02/140203_el_kaide_isid
https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-50434154
https://www.bbc.com/turkce/haberler/2016/06/160617_felluce_merkez_operasyon
https://www.dw.com/tr/ab-i%C5%9Fide-kar%C5%9F%C4%B1-%C3%B6nemli-bir-etap-tamamland%C4%B1/a-39620014
https://www.dw.com/tr/suriye-ordusu-ebu-kemali-i%C5%9Fidden-ald%C4%B1/a-41312526
https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-47519603
https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-50199342
https://www.amerikaninsesi.com/a/irakli-kurtler-isid-yeniden-gucleniyor-/5770191.html
https://arkeofili.com/isidin-zarar-verdigi-10-kulturel-miras-alani/
https://www.sozcu.com.tr/2014/gunun-icinden/suleyman-sah-turbesine-bombali-saldiri-plani-476303/
https://www.ntv.com.tr/dunya/isid-turkiye-sinirindan-temizlendi,aKGtK0Mwl0q5nN0Jq6aL-w
https://www.aa.com.tr/tr/dunya/firat-kalkani-bolgesi-harekatin-2-yilinda-suriyenin-yeni-yuzu/1237188
https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-50070942
https://www.dw.com/tr/yeni-i%C5%9Fidler-mi-do%C4%9Fuyor/a-54144846
https://t24.com.tr/haber/33-askerin-sehit-oldugu-idlib-de-dakika-dakika-neler-yasandi,863655
https://www.cnnturk.com/dunya/boyle-cekildiler
https://www.dw.com/tr/suriye-ordusu-m5in-idlib-k%C4%B1sm%C4%B1n%C4%B1-ele-ge%C3%A7irdi/a-52303488
https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-50072432
https://tr.euronews.com/2018/06/21/turkiye-insani-yard-mda-zirvede
https://tr.wikipedia.org/wiki/Heyetu_Tahriru%27%C5%9F_%C5%9Eam
https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-51361192
https://tr.wikipedia.org/wiki/Kuzey_ve_Do%C4%9Fu_Suriye_%C3%96zerk_Y%C3%B6netimi
https://tr.sputniknews.com/ortadogu/201801161031831153-dsg-bagli-abd-egitip-donatacak/
https://tr.usembassy.gov/tr/birlesik-ortak-gorev-gucu-dogal-kararlilik-harekati-ve-turk-ordusu-ortak-devriyeye-basladi/ https://turkish.aawsat.com/home/article/2182601/suriye%E2%80%99de-i%C3%A7-sava%C5%9F%C4%B1n-y%C4%B1l-d%C3%B6n%C3%BCm%C3%BC-sava%C5%9F-ba%C5%9Flad%C4%B1%C4%9F%C4%B1nda-ordudan-firar-eden-askerler
https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-45274818
https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-50210922
https://orsam.org.tr/tr/isid-suriye-colunde-yeniden-canlaniyor/
[1] 1.fotoğrafın linki: https://www.aljazeera.com/gallery/2015/12/17/tunisian-revolution-11
[2] https://turkish.aawsat.com/home/article/2182601/suriye%E2%80%99de-i%C3%A7-sava%C5%9F%C4%B1n-y%C4%B1l-d%C3%B6n%C3%BCm%C3%BC-sava%C5%9F-ba%C5%9Flad%C4%B1%C4%9F%C4%B1nda-ordudan-firar-eden-askerler
[3] https://turkish.aawsat.com/home/article/2182601/suriye%E2%80%99de-i%C3%A7-sava%C5%9F%C4%B1n-y%C4%B1l-d%C3%B6n%C3%BCm%C3%BC-sava%C5%9F-ba%C5%9Flad%C4%B1%C4%9F%C4%B1nda-ordudan-firar-eden-askerler
[4] 2. fotoğrafın linki: https://www.sabah.com.tr/galeri/anasayfa/hafiz-esadin-gunah-galerisi
[5] 3. Fotoğrafın linki: https://www.dunyabulteni.net/ortadogu/suriyede-kamisli-kurbanlari-anildi-h251298.html
[6] 4. Fotoğrafın linki: https://www.slobodenpecat.mk/tr/varvarski-y%C3%B6ntemleri-siriskata-vlada-vojskata-na-72-nachini-gi-machela-zatvoreniczite-shirum-syrija/
[7] https://tr.euronews.com/2020/10/05/esad-suriye-deki-rus-askeri-usleri-bolgedeki-guc-dengesini-koruyor
[8] https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-45274818
[9] https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-50210922
[10] https://orsam.org.tr/tr/isid-suriye-colunde-yeniden-canlaniyor/
[11] ARI, T. (2017). Geçmişten günümüze Orta Doğu, Cilt I, Dora Yayınları, Bursa, ss.131.
[12] a.g.e. s.131.
[13] https://en.wikipedia.org/wiki/Hindawi_affair
[14] https://tr.wikipedia.org/wiki/Kemal_Canbolat
[15] https://www.bbc.com/turkce/haberler/2010/09/100906_hariri_lebanon
[16] https://www.aa.com.tr/tr/dunya/esed-rejiminin-savas-suclulari-listesi-kabarik/1886849
[17] https://www.aa.com.tr/tr/dunya/esed-rejiminin-savas-suclulari-listesi-kabarik/1886849
[18] 5. Fotoğrafın linki: https://www.hrw.org/tr/news/2012/07/03/246790
[19] https://blacklist.pro-justice.org/criminal/ghassan-jaoudat/
[20] https://www.bbc.com/turkce/haberler/2016/03/160303_rusya_af_orgutu_suriye
[21] https://tr.sputniknews.com/ortadogu/201612121026277785-suriye-ordu-halep-zafer/
[22] Lazkiye’nin kuzeyinde Bayır Bucak olarak adlandırılan bölge.
[23] https://www.evrensel.net/haber/373482/isidin-suriye-iraktaki-yukselisi-ve-dususu
[24] https://www.bbc.com/turkce/haberler/2014/02/140203_el_kaide_isid
[25] https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-50434154
[26] https://www.dailymotion.com/video/x20i8li
[27] https://www.haberturk.com/gundem/haber/956950-turkiyeden-iside-katilim-yogun
[28] https://www.bbc.com/turkce/haberler/2016/06/160617_felluce_merkez_operasyon
[29] https://www.bbc.com/turkce/39878304
[30] https://www.dw.com/tr/ab-i%C5%9Fide-kar%C5%9F%C4%B1-%C3%B6nemli-bir-etap-tamamland%C4%B1/a-39620014
[31] https://www.dw.com/tr/suriye-ordusu-ebu-kemali-i%C5%9Fidden-ald%C4%B1/a-41312526
[32] https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-47519603
[33] https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-50199342
[34] https://tr.euronews.com/2019/11/05/bozguna-ugrayan-isid-kuzey-irak-ta-kendine-guvenli-bir-bolge-buldu
[35] https://www.amerikaninsesi.com/a/irakli-kurtler-isid-yeniden-gucleniyor-/5770191.html
[36] 10. Fotoğrafın linki: http://www.ortadogunews.com/dunya/irakta-yeniden-isid-tehlikesi-h3138.html
[37] https://tr.wikipedia.org/wiki/Heyetu_Tahriru%27%C5%9F_%C5%9Eam
[38] https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-51361192
[39] https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/sedat-ergin/bmye-gore-hts-idlibde-akaryakit-ticaretinden-para-kazaniyor-41749712
[40] Bayrak resminin linki: https://tr.wikipedia.org/wiki/Kuzey_ve_Do%C4%9Fu_Suriye_%C3%96zerk_Y%C3%B6netimi#/media/Dosya:Flag_of_Federal_republic_of_Rojava.jpg
[41] https://tr.wikipedia.org/wiki/Kuzey_ve_Do%C4%9Fu_Suriye_%C3%96zerk_Y%C3%B6netimi
[42] https://tr.sputniknews.com/ortadogu/201801161031831153-dsg-bagli-abd-egitip-donatacak/
[43] 11. Fotoğrafın linki: https://twitter.com/cjtfoir/status/725112474131922953?lang=de
[44] https://tr.wikipedia.org/wiki/Birle%C5%9Fik_Ortak_G%C3%B6rev_G%C3%BCc%C3%BC-Do%C4%9Fal_Kararl%C4%B1l%C4%B1k_Harek%C3%A2t%C4%B1
[45] https://tr.usembassy.gov/tr/birlesik-ortak-gorev-gucu-dogal-kararlilik-harekati-ve-turk-ordusu-ortak-devriyeye-basladi/
[46] https://arkeofili.com/isidin-zarar-verdigi-10-kulturel-miras-alani/
[47] https://www.sozcu.com.tr/2014/gunun-icinden/suleyman-sah-turbesine-bombali-saldiri-plani-476303/
[48] https://www.sozcu.com.tr/2015/gunun-icinden/suleyman-sah-turbesi-nereye-tasindi-suleyman-sahin-naasi-nerede-750966/
[49] 12. Fotoğrafın linki: https://www.ntv.com.tr/turkiye/suleymah-saha-operasyon-1-asker-sehit,LmYkF4lOM0SlRTLJzsiEeg
[50] https://www.ntv.com.tr/dunya/isid-turkiye-sinirindan-temizlendi,aKGtK0Mwl0q5nN0Jq6aL-w
[51] 13. Fotoğrafın linki: https://www.yenisafak.com/dunya/21nci-yuzyilda-bir-zafer-firat-kalkani-2784901
[52] 14. Fotoğrafın linki: https://www.stratejikortak.com/2020/01/zeytin-dali-harekati-harita.html
[53] https://www.aa.com.tr/tr/dunya/firat-kalkani-bolgesi-harekatin-2-yilinda-suriyenin-yeni-yuzu/1237188
[54] https://www.tccb.gov.tr/basin-aciklamalari/365/111025/sayin-cumhurbaskanimizin-baris-pinari-harekati-na-iliskin-basin-aciklamasi
[55] İrdem, İ., Zengin, Ü, N., Gören, B, Uzun, M. (2020). Türkiye’deki Suriyeliler ve Sınır Ötesi Güvenli Bölge, Polis Akademisi Yayınları: 97, Rapor No: 40, ss. 32, Ankara.
[56] https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-50070942
[57] Bu bilgileri Suriye’de bulunan Türkmenlerden ve bölge halkından almış bulunmaktayım.
[58] 15. Fotoğrafın linki: https://www.google.com/imgres?imgurl=https%3A%2F%2Fpbs.twimg.com%2Fmedia%2FEHgDVSTX4AACDcc.jpg&imgrefurl=https%3A%2F%2Ftwitter.com%2Filturkk%2Fstatus%2F1186702184882360321&tbnid=5AUL3Lph2yKPmM&vet=12ahUKEwjkh5vOr4LxAhVGPhoKHbadCKQQMyglegUIARD1AQ..i&docid=YvmGOMZ8NDMXjM&w=1200&h=675&itg=1&q=m4%20karayolu%20harita&ved=2ahUKEwjkh5vOr4LxAhVGPhoKHbadCKQQMyglegUIARD1AQ
[59] https://www.cnnturk.com/dunya/boyle-cekildiler
[60] https://tr.wikipedia.org/wiki/So%C3%A7i_Mutabakat%C4%B1_(2019)
[61] https://t24.com.tr/haber/33-askerin-sehit-oldugu-idlib-de-dakika-dakika-neler-yasandi,863655
[62] https://www.aa.com.tr/tr/dunya/rusyanin-idlibe-hava-saldirilarinda-bir-sivil-oldu-iki-sivil-yaralandi/2183560
[63] https://www.aa.com.tr/tr/bahar-kalkani-harekati/bakan-akar-idlibde-baslatilan-bahar-kalkani-harekati-basariyla-surdurulmekte/1750603
[64] https://www.aa.com.tr/tr/bahar-kalkani-harekati/bakan-akar-idlibde-baslatilan-bahar-kalkani-harekati-basariyla-surdurulmekte/1750603
[65] 17. Fotoğrafın linki: https://www.youtube.com/watch?v=SSNqW-33NMU&ab_channel=G%C3%BCndemTV
[66] 18. Fotoğrafın linki: https://www.diken.com.tr/turkiye-ile-rusya-idlibde-ateskeste-anlasti-guvenli-bolge-ve-ortak-devriye-olacak/
[67] https://www.dw.com/tr/suriye-ordusu-m5in-idlib-k%C4%B1sm%C4%B1n%C4%B1-ele-ge%C3%A7irdi/a-52303488
[68] https://tr.euronews.com/2021/03/08/suriye-de-10-y-ll-k-ic-savas-n-ag-r-bilanco-387-bin-olu-5-6-milyon-kisi-yurt-d-s-na-kact
[69] https://tr.euronews.com/2021/03/08/suriye-de-10-y-ll-k-ic-savas-n-ag-r-bilanco-387-bin-olu-5-6-milyon-kisi-yurt-d-s-na-kact
[70] Aktaş, K. (2018). Suriye ve Irak Örnekleri Üzerinden Türkiye-İran İlişkileri: İş Birliği mi Rekabet mi?, Türkiye Ortadoğu Çalışmaları Dergisi, Cilt: 5, Sayı: 1, ss. 163-184.
[71] https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-50072432
[72] https://tr.euronews.com/2018/06/21/turkiye-insani-yard-mda-zirvede